English
I was born on January 1, 1994, the holy day of the Christians. The place where I was born was the center of Turkey, Istanbul, Gaziosmanpaşa. This beautiful county was not in a time of death and chaos. It was like an intimate town that continued to cultivate neighborhoods in the heart of Istanbul. My mom put my name "Uluç". So people could have trouble when they called me. (Thanks mam). This name is very rare in Turkey. There are only 319 people nationwide. We stayed in Topçular for a short period and moved to the Beylikdüzü district.
Our new home was on the opposite side of the "Tatilya" Entertainment Center. I could see the speed train from my window. This privilege did not last long, as it is in everything. And Tatilya has moved -with great sadness- out of the country. The transfer of Tatilya was like a goodbye to my childhood. In the following years, my high school life -which is no longer pleasant- has begun. Before I got there, I knew the story of the high school life like street life in Detroit. When I started high school, all these fears were simplified. My only thought was my future. I was an ordinary Turkish young man wearing a tie at a young age. But at the age of 15 I started to take care of future concerns. I had to grow up early and make the right choices. My biggest passion was to write articles and movies. I also wanted to study the cinema department. After I finished my high school, I found myself in Çanakkale, studying Cinema.
The first years passed in surprise. When you think of the cinema department, you have a very different place in your head. But it was not like my head at all. (Everyone wants to be Tarantino) We did not know what to do. Then I joined the Cinema Society. We met there with @monomyth. He was writing a short film script. After that point, my desire for cinema flared again. I wrote the script support, and I made my first professional short film. While I introduce myself to you, I graduate from my department. I will share my short film here with you after the festival is over.
By the way, I'll share movie and story reviews on certain days here. I will also write about the different, less known places in Istanbul. Apart from these, I will try to write almost every kind of literature, art, science and sociological writings. In my next article will be meaning of my nicknam. I am very happy to meet you all. See you next article. Take care of yourself! :)
Türkçe
Hristiyanların kutsal günü olan miladın başlangıcı 1 Ocak'da, milenyum öncesi son jenerasyonla 1994 yılında doğdum. Doğduğum yer Türkiye'nin göz bebeği İstanbul, Gaziosmanpaşa'ydı. Günümüzde GOP diye anılan bu güzide ilçe vakti zamanında ölümlerle ve kaosla anılan bir yer değildi. İstanbul'un göbeğinde mahalle kültürünü şerefiyle devam ettiren samimi bir kasaba gibiydi. Fakat sonrasında ailem de gelen tehlikeyi görmüş olmalı ki ben daha çok küçükken apar topar taşınmışlar.
Annem ismimi insanlar bana seslenirken zorlansın diye "Uluç" koydu. Türkiye'de oldukça az rastlanan bu isimden ülke çapında sadece 319 kişide bulunmaktadır. (Kesinlikle narsist değilim kaynak Google amcadır.) Kısa bir dönem Fatih belediyesine bağlı Topçular'da kaldıktan sonra çocukluğumun geçtiği İstanbul'un en çok bilinen ama nerede olduğu bilinmeyen Beylikdüzü ilçesine taşındık. Biz taşındığımız zamanlarda Beylikdüzü ilçe bile değildi. Her yer çam ağaçlarıyla dolu, adeta ormanın içinden taşan dağlar gibi yüksek sitelerle kaplı kimsesizliğin ortasında bir yerdi. Fakat oturduğumuz sitenin konumu o zamanlar tüm şehirdeki çocukları kıskandırabilecek bir yerdeydi.
90 neslinin gönlünde taht kurmuş Tatilya Eğlence Merkezi'nin karşı tarafındaydı. Odamın camından Tatilya'daki hız treninin insanları çığlık çığlığa uçurduğunu görebiliyordum. Her şeyde olduğu gibi bu ayrıcalık da uzun sürmedi ve Tatilya büyük üzüntülerle ülke dışına taşındı. Tatilya'nın taşınması çocukluğuma bir veda gibiydi. Sonraki yıllarda eğlenerek geçirdiğim ilkokul ve ortaokul dönemim bitmiş ve artık Beylikdüzü'nde hiç de hoş anılmayan bir liseye başlamıştım. Oraya başlamadan önce Detroit'de sokak yaşamını tasfir eden hikayelerle okulu tanımıştık.
Liseye başladığımda ise tüm bu korkular basitleşmiş tek derdim gelecek olmuştu. Küçücük yaşta gömlekler kravatlar giydirilen sıradan bir Türk genci olarak, daha 15 yaşımda gelecek kaygıları çekmeye başladım. Bizler daha şimdiden erken büyümek ve doğru seçimler yapmak zorundaydık. Yoksa dinlediğimiz hikayelerdeki insanlar gibi olacaktı sonumuz. Fakat ben "garanti meslekler" kategorisine giren hiç bir şey istemiyordum. Benim genç yaşımdan itibaren en büyük tutkum film, dizi ve yazı yazmaktı. Ben de bunu baz alarak sözel bölüm okuyup sinema bölümü kazanmayı kendime hedef edindim. Lise bittikten sonra da kendimi yeni bir şehirde, Çanakkale'de sinema okurken buldum.
İlk sene bölüme geçmek yerine İngilizce hazırlık okumayı tercih ettim. O yıl okula gitmek yerine filmler izleyip kitaplar okuyup kısa filmler çekmeyi tercih ettim. Dolayısıyla hazırlığı tamamlayamadım fakat hazırlık isteğe bağlı olduğundan bölümüme başlayabildim. İlk seneler şaşkınlık içerisinde geçti. Sinema bölümü dendiğinde kafanızda çok farklı bir yer canlanıyor. Fakat burası hiç kafamdaki gibi değildi. Bu bakış açısı sınıfımdaki veya mezun olmuş çoğu kişi için geçerliydi. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Öğretiler yetersiz kalıyor, bizler de çekingenliğimiz içinde boğuluyor ve hiç bir şey öğrenemiyorduk. Tam bölümden vazgeçecekken üst sınıflardan bir arkadaşımla tanıştım. Sinemaya istekli olduğumuz için bana ve ev arkadaşıma (o da sinema okuyor) okulun sinema topluluğunu devretti. (@monomyth ile de bu toplulukta tanıştık zaten, kısa film senaryosu yazıyordu o da. Ayrıca Belgrad'a beraber gitmiştik. Benden önce davranıp anlatmış yaşadığımız şanssızlıkları :D )
O noktadan sonra sinema isteğim tekrar alevlendi. Sadece topluluğu bize devretmekle kalmayıp nasıl senaryolar yazacağımızı, bunları nasıl hayata geçireceğimizi öğretti. Son sınıfa geçmeden önce yazdığım senaryo destek kazandı ve ilk kez profesyonel anlamda projemi hayata geçirdim. Bize senaryoyu öğreten arkadaşımız şehirden ayrıldıktan sonra bizim gibi istekli olanlara senaryo atölyesi vermeye başladım. Hayat şartlarından dolayı kısa sürdü. Şuan kendimi sizlere tanıtırken bölümümden mezun oluyorum. Festival serüveni bittikten sonra projemi burada sizlerle de paylaşacağım.
Paylaşma konusu açılmış ve yazımın sonuna gelmişken sizlerle neleri paylaşacağım dan bahsetmek isterim. Okulda edindiğim bazı alışkanlıkları burada devam ettireceğim. Belirli günlerde film incelemeleri paylaşacağım. Belirli günlerde ise hikaye incelemesi. Bunun yanında yaşadığım şehirdeki yani İstanbul'daki farklı, az bilinen mekanların incelemesini yapacağım. Bu da Çanakkale'de kısa bir dönem baristalık yaptığımdan kalma bir alışkanlık. Bunların dışında edebiyat, sanat, bilimin hemen her türü ve sosyolojik yazılar yazmaya çalışacağım. Ek olarak yurt dışı deneyimlerime ve yaşadığım sıra dışı denebilecek olaylara yer vereceğim. Bir sonraki yazımda koyduğum takma adın hem bilimsel hem toplumsal anlamını sizlerle paylaşacağım. Şimdiden hepinizle tanışmaktan çok memnunum. Yazdığımız yazılarla, hikayelerimizle bir aile olacağımıza inanıyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, esenle kalın efenim :)