Geçen hafta sosyal öneri serimize başlamış ve size bir film, bir dizi ve bir müzik önermiştim. Önerileri kaçıranlar Sosyal Öneri Serisi: 1F1D1M linkinden ulaşabilirler. Umuyorum ki önerilerle bir nebze de olsa güzel vakit geçirmenize aracı olabiliyorumdur.
Öneriye serinin sırasına göre ilk olarak filmle başlayacağız. Geçen hafta biraz duygusal davranıp şahsımın en sevdiği filmi paylaşmıştım. Bu sefer benim de dahil otoritelerin de çok başarılı bulduğu bir filmden bahsedeceğim: Manchester By The Sea / Yaşamın Kıyısında. Film bu sene Oscar'a katılan filmler arasından en çok konuşulan filmlerden biriydi. Konuyu kısaca özetlemek gerekirsek; Lee Chandler sıhhi tesisatçılık ve kapıcılık yapan bir adamdır. Geçmişte yaşadığı olaylardan dolayı içine kapanık ve sessiz bir hayat sürmektedir. Bir gün abisinin hastaneye kaldırıldığını öğrenir. Hastaneye gidip onun ölüm haberini aldığında hayatı değişecektir. Çok fazla spoiler vermek istemiyorum fakat filmde kullanılan paralel kurgu seyirciye inanılmaz duygular yaşatır. Karakterin hem günümüzü hem geçmişini harmanlayarak ve iç içe geçirerek yaşadığı iniş-çıkışlara şahit oluyoruz. Filmdeki tüm karakterlerin iç dünyası başarılı bir şekilde işlenmiştir. Ben Affleck'in kardeşi olan Casey Affleck, mükemmel bir performans sergilemiş ve bu film ile Oscar'da en iyi erkek oyuncu ödülüne laik görülmüştür. Drama ve kara mizah sevenlerin kaçırmaması gereken bir film.
Bu hafta 1D önerimizde geçen hafta bahsettiğim bir dizi var. Müzik önerisinde Travis grubunu önermiştim ve bu grubu o dizi sayesinde keşfettiğimi söylemiştim. Gelmiş geçmiş en özel mizah anlayışına sahip dizi: The Office. Bu diziye başladığımda üniversitemin ilk yılıydı. Aynı yıl içerisinde diziyi komple bitirmiştim. Aradan 5 yıl geçmesine rağmen hala canım sıkkın olduğunda açar izlerim. Bir çok komedi dizisi izledim. Bu diziler şahsım dahil herkes tarafından beğenilen dizilerdir. Fakat şuana kadar böyle bir mizah yapısına sahip bir diziyle karşılaşmadım. Konusu ise çok basittir. Bir belgesel grubu seçtikleri bir şirketin ofisindeki insanları kameraya alırlar. Dizinin konseptine göre izlediğimiz görüntüler tamamen doğaldır ve oyunculuk yoktur. Bazen karakterler ofis içinde olaylar yaşarken bazen de belgesel grubuna röportaj verirler. Tabii ki bunların hepsi kurmacadır. Fakat senaryo ve oyunculuklar o kadar samimidir ki hakikaten belgesel izliyor havasına girersiniz. Dizinin başrolünde ofisin patronu Steve Carell vardır. Michael Scott karakterini canlandırır. Öyle bir karakterdir ki diziyi izlerken bizzat yaşar, onun duygularını siz de hissedersiniz. Tabii ki bu bütün karakterler için geçerlidir. Karakterlerin her biri oldukça orjinal ve dizi dünyasında zar zor görebileceğiniz insanlardır. Bu diziye bir şans verirseniz eminim ki içinden çıkamayacaksınız.
Haftanın son önerisi 1M önerisidir ve bu hafta gene bir dizi sayesinde keşfettiğim mükemmel sesli bir adamı sunuyorum: The White Buffalo. Geçen hafta Travis'den bahsederken solistin mükemmel sesinden bahsetmiştim. White Buffalo en az onun kadar mükemmel bir sese sahiptir fakat farklı bir kulvardadır. İkisi de farklı ruh hallerinde dinlenecek gruplardır. Grubu ise Sons Of Anarchy dizisi ile keşfetmiş bulunmaktayım. Aslında lisede dinlediğim parçaları vardı. Fakat bilinçli olarak diziyi izledikten sonra dinlemeye başladım. En sevdiğim şarkısı The White Buffalo - The House of The Rising Sun'dır. Eğer bir şans verir ve Youtube'da dinlemeye karar verirseniz eminim ki vazgeçemeyeceksiniz.
Bu haftaki 1F1D1M sersinin de sonuna gelmiş bulunmaktayız. Sizler de bu yazının altına önermek istediğiniz filmleri, dizileri ve müzikleri yazabilirseniz. Böylece elimizde dinleyip izleyeceğimiz koca bir arşiv oluşabilir. Bir dahaki yazımda görüşmek üzere, esenle kalın efenim...