Bugün sizlerle Türk sinemasının en iyi filmlerinden bir olan ''Bir Zamanlar Anadolu'da''yı inceleyeceğiz. Bir önceki film incelemesini okumak isterseniz Bilinçaltına Karanlık Bir Bakış : Blue Velvet adlı yazımı inceleyebilirsiniz. Bu yazı bahsettiğim filmden spoilerlar içermektedir. Filmi izlemediyseniz önce izlemenizi tavsiye ederim.
Nuri Bilge Ceylan'nın yazıp yönettiği, konusunu Ercan Kesal'ın başından geçen bir olaydan esinlendiği Bir Zamanlar Anadolu'da, yarım gün süren bir cinayet soruşturmasını konu alıyor. Fırat Tanış'ın canlandırdığı Zanlı Kenan, sebebi belli olmayan bir cinayet işlemiştir. İşlediği cinayeti itiraf etmiş, Yılmaz Erdoğan'nın canlandırdığı Komiser Naci karakterine itiraf etmiştir. Bunun üzerine Naci, Savcı Nusret (Taner Birsel), Doktor Cemal (Muhammet Uzuner) ve onlara yaverlik eden emniyet görevlileri ile jandarmaları toplamış cesedi gömdükleri yere aramaya çıkmışlardır. Tüm gece boyunca cesedi aradılarsa da bulamazlar. Uzun bir gecenin ardından köyde dinlenmeye giderler. Ancak ertesi sabah cesedi bulabilirler. Cesedi bulduktan sonra ise otopsisini de yaparlar ve soruşturmayı bitirirler. Bu yarım günlük soruşturmada ise bizler, anadolunun kırsalına ve orada yaşayan insanların hikayelerine - dramlarına şahitlik ederiz.
Film, tüm karakterlerin bir arada toplanmış, cesedi aramaya koyulmuş haliyle başlar. Gecenin karanlığında ve Anadolu'nun ıssız bozkırında adeta sonsuza kadar sürecek bir arayış başlamıştır. Aslında bu arayış, bir cesedi aramaktan ziyade, her bir karakterin kendi benliğini arayışına dönüşmüştür. Neden orada olduklarını, neden bu hayatı yaşamak zorunda kaldıklarını sorgulayan karakterler, cevaplarını ceset bulunup soruşturma kapandıktan sonra bile bulamayacaklardır. Tüm bu Anadolu karakterlerinin içerisinde onlardan ayrılan, ''şehirli'' Doktor Cemal karakteridir. Filmin başlarında tüm karakterleri bir arada görsek de, film ilerlerken aslında baş karakterin Doktor Cemal olduğunu görmekteyiz. Cemal, başarısız bir evlilik geçirmiş, henüz genç denebilecek, okumuş ve entelektüel bir karakterdir. Olayların başından itibaren tüm karakterlerin karanlık taraflarını açık bir şekilde görebilmekteyiz. Cemal ise bunlara şahit olan ve gözlemleyen kişi konumundadır. Fakat son geldiği nokta, filmin en önemli sahnesi olan ''elma sahnesinde'' özetlenmiştir. Açgözlü ve her gittiği yeri bir nevi ''yağmalayan'' karakter Şoför Arap Ali, her zaman yaptığını yapmakta ve aç gözlülükle elma ağacına saldırmaktadır. Ağaçtan bir adet elma almak uğruna bir düzüne elma yerlere dökülür. Aralarından bir elma ise yuvarlanmaya başlar. Yuvarlanan bu elma ise Cemal'i temsil eder. Elma yuvarlanarak bir nehire düşer. Nehir ise zamanı temsil etmektedir. Elma nehirde sürüklenir ve sağlıklı bir elmanın yanında yavaşlar. Bu elma da Cemal'in başarısız evlilik geçirdiği karısını temsil eder. Elma, sağlıklı elmanın yanından geçerek nehirde başıboş ilerlemeye devam eder. Son raddede üç adet çürük elmanın yanına gelir ve orada duraksar. Bu üç çürük elma diğer üç yan rolü temsil etmektedir. Bunlardan bir tanesi Savcı Nusret'dir.
Nusret, stereotipini karşılayan bir savcı portesi çizmektedir. Etrafına emirler yağdıran, okumuş, sert görünümlü bir adamdır. Filmdeki tüm karakterlere üstünlük kurar. Diğer karakterler onun yanında ezilirler. Diğerlerinin ona üstünlük kurabildiği tek an prostat olduğunu anladıkları andır. Savcı gece boyunca defalarca idrarını yapmıştır. Bu durumu gören karakterler, erkeklik üzerinden savcıyla kendi aralarında dalga geçmektedirler. Fakat bunu savcıya asla yansıtamayacak olmaları da aslında asla ona ulaşamayacaklarının bir göstergesidir. Savcının filmde üstünlük kuramadığı tek karakter ise başrolümüz Doktor Cemil'dir. Savcının diğer karakterlerden en büyük farkı okumuş ve rütbeli bir makamda oluşudur. Bu yandan doktorla neredeyse aynı sınıftadır. Çünkü doktor da baş hekimdir. Karakterler Nusret'e ''Savcım'' diye hitap ettikleri gibi Cemal'e de ''Hocam'' diye hitap ederler. Otoriteyi elinde tutan bu iki karakterden biri olan savcı Nusret, ceset aramaları sırasında doktor ile konuşmaya başlar. Bu konuşmada Nusret, doktora başarısız evliliği üzerinden üstünlük kurmaya çalışır.Yozlamış savcı, nehirdeki üç çürük elmadan biridir. Diğer elma ise komiser Naci'dir. Naci de aynı şekilde polis stereotipini tamamen karşılayan bir karakterdir. Sert ve emrivaki tavırlarıyla tam bir komiser portresi çizer. Orada bulunan tüm karakterler erkek olduğundan, ortada kendiliğinden çıkan bir üst-alt ilişkisi vardır. Savcı onların üstünde ve özellikle Naci'yi sürekli olarak azarlamaktadır. Naci ise bunun acısını Zanlı Kenan'dan veya yanındaki yaverlerinden çıkarmaktadır. Herkesin birbirine üstünlük kurmaya çalıştığı bu erkek hegomanyasında Naci, savcıdan sonra gelmektedir.
Filmin geneline baktığımızda aslında tek gördüğümüz çürük elmalardır. Her bir karakter kendi çürüğüne sahiptir. Filmin atmosferini incelediğimiz zaman karakterlerle ne kadar uyumlu olduğunu görmekteyiz. Anadolunun hiç bir şey ekilmeyen bozkır toprakları aynı bir çürük elma gibi verimsiz ve sağlıksızdır. Bu atmosferde yetişen karakterler ise çürük elmadan farksızlardır. Hepsi klostrofobik bir şekilde bu atmosferde sıkışmışlardır. Anadolu bozkırının tüm umutsuzluğu her karakterin birebir içine işlemiştir. Kapkaranlık bir dünyanın kapkaranlık insanlarıdır onlar.
Nuri Bilge Ceylan, biçimsel olarak filmlerinde genelde aynı dili kullansa da adeta bir masal edasıyla işlediği Bir Zamanlar Anadolu'da filminde hem Anadolu'nun boğuk yapısını yerel unsurlarla işlerken hem de biçimsel olarak Amerikan Kara Film yapısından yararlanır. Kullanılan ışık, gölge oyunları, karanlık atmosfer, ıslak zeminler gibi çeşitli teknik biçimleri filminde kullanmıştır. Bu sayede bize Anadolu'nun uçsuz bucaksız kurak bozkırını, tüm karanlığı ve umutsuzluğu ile geçirmeyi başarmıştır. Çürük bir ortamın çürük elmaları olan karakterler olaylar bittikten sonra da arayışlarını bitirememişlerdir. Filmin başlarındaki elma sahnesinde ise, Cemal'i temsil eden elma, çürüyen elmaların yanında duraksamıştır. İşte bu duraksama aslında filmin 2 buçuk saatlik süresidir. Duraksamanın ardından bir kaç santim daha ilerleyip dalın yanında çürük elmalarla sıkışmıştır. Bu da Cemal'in tüm bu olayların ve karakterlerin yanında ölen adamın veya öldüren adamın çocuğu için yaptığı bir şey yüzünden olmuştur. Cemal, filmin sonlarına doğru tüm çürükleri gözlemledikten sonra ölen adamın karısının rahatlığını ve hal-hareketlerini görünce çocuğun gerçekten katilden olabileceğine inanır. Çocuk tüm bu olanlar içerisinde henüz çürümemiş taze bir elmadır. Otopsi öncesi ve sonrası sürekli olarak çocuğu gözlemler. O sırada otopside ölen adamın ciğerinden toprak çıktığı, yani katilin adamı canlı canlı gömdüğü anlaşılır. Belki de bu katilin suçunun ağırlaştırılmasına ve ömür boyu hapis yatmasına sebep olacaktır. Gözlemlediği çocuk ise ölene kadar babasız yaşayacak ve belki de sırf bu sebeple çürük bir elmaya dönüşecektir. Çocuğun babasız büyümemesi uğruna Cemil, otopside çıkan toprağı ört bas eder ve birkaç santim daha ilerleyerek diğer çürük elmaların yanına yerleşir. Çürük elmaların en önemli özelliği yanlarındaki taze elmayı da çürütecek olmasıdır. Cemal de artık Anadolu'nun bu karanlık bozkırında, yozlaşmış ve çürümüş insanlarla birlikte çürümeye mahkumdur...